1981 yılında Denizli’de doğdum. İlkokul yıllarım Bolu ve Kastamonu’da geçti, ortaokulu ve liseyi ise Denizli’de bitirdim. İstanbul’a geldiğimde on sekiz yaşındaydım. Şimdi geriye dönüp baktığımda karşılaşmamızın ilk saatlerinde bile bu şehrin beni büyülediğini hatırlıyorum. Anadolu’nun küçük şehirlerinden sonra İstanbul, bir panayır yeriydi benim için. Renkli, canlı, ışıl ışıl… Hâlâ da öyle. Ne kadar değişirse değişsin üzerimdeki etkisi ilk günkü gibi… 2003’te Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olunca İstanbul’da kalmaya karar verdim. O günlerde başladığım öğretmenliğe hâlâ devam ediyorum. 2018 yılında mesleğime bir süre ara vererek Londra’ya gitsem de buralardan ayrı kalmaya dayanamayarak döndüm. Başka bir şehirde yaşamanın benim için pek de mümkün olmadığını böylelikle görmüş oldum. Çocukluğum kitapların arasında geçti. Lojman hayatının tekdüzeliğinde kitaplar bir sığınaktı benim için. Birbirine benzeyen insanlardan, birbirine benzeyen cümlelerden, birbirine benzeyen kıyafetlerden, kokulardan, seslerden bir kaçıştı. Başka yaşamlarla karşılaşmak ancak kitaplarla mümkündü. Anneanne ya da babaanne evinde, bitmek bilmeyen yaz günlerinin öğleden sonraları beni oyalayan tek şey okumaktı. Yıllar böyle geçince kitapların arasında olmak bir yaşam biçimine dönüştü. Yazıyla ilişkime gelince… Aslına bakarsanız yazmaya ne zaman başladığımı anımsayamıyorum. Daima bir şeyler karalardım, tabii bunların ne kadar okunmaya değer olduğu tartışılır. İlk denemeler diyebileceğim bu karalamalar yapacak bir şey bulamayan birinin oyalanma halleriydi belki de. Uzun yıllar tuttuğum günlükler, türü belirsiz paragraflar, özensizce yazılmış birkaç dize ya da cümle… Yine de bir tarih belirtmek gerekirse Kambur adlı öykümün Öykülem dergisinde yayımlandığı 2016’nın ağustos ayını söyleyebilirim. O günden sonra öykülerim çeşitli dergiler ve seçkilerde yer aldı. Yarışmalarda ödüllendirilen öykülerim de oldu. Tüm bunlar, yazdıklarımın okunmaya değer olduğunu söylüyordu bana. Ben de bu sese kulak vererek ve tam da buradan güç alarak yazmaya devam ediyorum. Yazdığım her öyküde farklı özelliklere sahip karakterler yaratmaya, farklı teknikler kullanmaya çalışıyorum. Hepimizi ilgilendiren konuları edebî kaygıyı gözeterek ele almayı tercih ediyorum. Gelenekten beslenerek ve bugüne dek dünyamı zenginleştirmiş tüm yazarların sesini zihnimde duyarak özgün bir ses yaratmanın peşindeyim.
“Eleni, bir bir toplayacak dağılan ne varsa, vedalaşacak hatıralarla.”
Sarkaç, Başak Baysallı’nın büyük bir ilgiyle karşılanan Fresko Apartmanı’yla başladığı üçlemenin ikinci kitabı. Apartman sakinlerinden Eleni, yedi numaralı dairede, dört kapılı ceviz gardırobun önünde; hatırlamak ve bu kez sonsuza kadar unutmak için geçmişe bakıyor: 1940’tan 1954’e uzanan bu dönemde, Kuzguncuk, Beyoğlu, Adalar, Boğaz vapurları ve her dilden konuşan, mazi cenneti bir İstanbul da var; gamsız bir çocukluğun bedelini ödetircesine kapıya dayanan savaş, karanlık günler, kara trenler, altüst olan hayatlar, dağılan aileler, hasret ve yas da... Satır aralarında Ara Güler, Adalet Cimcoz, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Denizkızı Eftalya gibi isimleri de karşımıza çıkaran Sarkaç, Eleni’nin vedalarla dolu hikâyesinin bir köşesinde gölge gibi belirip kaybolan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sözlerini yankılıyor: “Mazi daima mevcuttur. Kendimiz olarak yaşayabilmek için, onunla her an hesaplaşmaya ve anlaşmaya mecburuz.
Fresko Apartmanı, Kuzguncuk’ta, birbirlerini hafızalarıyla var eden, birbirlerinin hayatlarına sığınan Kirkor’un, Rüya’nın, Eleni’nin, Ani’nin, Nadia’nın, Ali Turhan’ın, Bora’nın ve İsmail’in kavuşma alanı. Napoli’den İstanbul’a gelen Defne’nin araladığı tozlu tahta bavul Matilda’nın bahçesine, kimsenin bilmediği kırık bir aşk hikâyesine, bu aşka duyulan saygıya, 6-7 Eylül olaylarına ve yurdundan kovulan Rumlara açılıyor. Başak Baysallı, Fresko Apartmanı’nın dairelerinde gezinirken kapıları hiç kapatmadığı gibi her hikâyeyi birbirine titizlikle iliştiriyor. Herkesi herkesle dost kılan ortak bir acının kimliğini tutuşturuyor elimize. Adım adım çözülen bir sırrın, unutuşun ve hatırlayışın öyküleri!
Zor gibi görünür, ama kolaydır Hristo teyeli. Tamam, uzaktan bakıldığında kazayağını andırıyor olabilir, ama yine de Hristo bunun adı, öyle öğrendim ben. Eleni’den… “İp, kumaşa zıt bir renkte olmalı ki teyel kaybolup gitmesin,” derdi. Ne geldiyse başımıza bu zıtlıklardan gelmedi mi zaten? Her şey Eleni’nin hafızasında yitip gitti. Kumaştaki teyeli kaybetmişim, çok mu?
“Renkli bir akvaryum gibidir bizim mahalle. Balıklar, su olmadan yaşayabilir mi hiç? Buraları yıkarlarsa nerede yaşayacağız biz? Nerede nefes alacağız?”
Tarlakuşu Mahallesi'ndeki öyküler şehrin kalabalığında ve gürültüsünde, yüksek binaların ardında inatla, umutla yaşama tutunanların hikâyesi. Çevre kirliliğine, anlayışsızlığa, saygısızlığa, zorbalığa karşı dostluğu ve iyiliği yücelten mahalle sakinlerinin söyledikleri yeni bir dünyaya açılan pencere. Bu pencereden yer yer gülümseyerek yer yer de hüzünlenerek bakacağız. Acısıyla tatlısıyla hayatın tüm gerçekleri karşısında insanın var olma çabasına tanık olup unuttuklarımızı hatırlayacağız.
Başak Baysallı’nın Sarkaç adlı romanı, Fresko Apartmanı ile başlayan üçlemenin ikinci kitabı. Fresko Apartmanı ana hikâyeyi destekleyen, ancak birbirinden bağımsız olarak da okunabilen öykülerden oluşuyor; öykülerin merkezinde 6-7 Eylül Olayları var. Sarkaç ise 1940-1954 yılları arasında Rum, Ermeni ve Yahudi toplumunun yaşadıklarına odaklanıyor. tamamı için
Başak Çeliktemel K24Ahmet Çağatay Bayraktar - Kültür Sanat Ajandası - Radyo Gedik - İstanbul'un Unutulan Yüzleri Fresko Apartmanı'nda
Başak Baysallı, “Fresko Apartmanı” ve “Sarkaç” adlı kitaplarıyla edebiyatımıza yeni bir soluk getirdi. Yazarın tamamlamayı planladığı üçlemenin ikinci kitabı olan “Sarkaç” anlatımı ve sürükleyiciliği ile dikkat çekiyor. Duru ve akıcı bir dile sahip romanlarla çok sık karşılaştığımızı söylemek güç. Başak Baysallı, son dönemde bunu başarabilen nadir yazarlardan biri. Kitabı okurken yerinde betimlemeler ve hareketli anlatım sayesinde olayları bir film kamerasının ardından izliyor gibi takip ettiğimi söyleyebilirim. tamamı için
Sabri Ergül Parşomen FanzinYakın tarihimizden beslenerek çıktığı yolda Fresko Apartmanı’ndan sonra üçlemenin ikinci kitabı olan “Sarkaç” üzerine yazarı ile söyleştik. tamamı için
Mehmet Özçataloğlu Edebiyat HaberYazar, aradaki sessizliği fazla uzatmadan, yepyeni bir kitapla okurlarının karşısında. ‘Fresko Apartmanı’yla başladığı üçlemenin ikinci kitabı olma özelliği de taşıyan bu yeni kitabın adı ‘Sarkaç’. Roman, ‘Fresko Apartmanı’nda sözü edilen ancak hiç görünmeyen Eleni’yi okurun karşısına çıkarıyor, onunla birlikte 1940’lı yıllara uzanan bir hikâyeyi anlatıyor. tamamı için
Özlem Karahan Gazete DuvarÖykülerin hepsi büyük bir sahicilikle ve incelikle bezenmiş ve birbirine iliklenerek ilerliyor. Hüzün ve zarafet kol kola girmiş bu metinlerde… Başak Baysallı çeşitli mecralarda öyküleri yayımlanmış, birçok ödüle de layık görülmüş gözlerden uzak bir yazar. Sosyal medya edebiyatından ve atölyecilikten uzakta duruyor. İyi edebiyatı seven okura ulaşmayı bekleyen Fresko Apartmanı, yazarın ilk öykü kitabı. tamamı için
Tuğçe Isıyel K24Fresko Apartmanı, Kuzguncuk’ta, birbirlerini hafızalarıyla var eden, birbirlerinin hayatlarına sığınan Kirkor’un, Rüya’nın, Eleni’nin, Ani’nin, Nadia’nın, Ali Turhan’ın, Bora’nın ve İsmail’in kavuşma alanı. Napoli’den İstanbul’a gelen Defne’nin araladığı tozlu tahta bavul Matilda’nın bahçesine, kimsenin bilmediği kırık bir aşk hikâyesine, bu aşka duyulan saygıya, 6-7 Eylül olaylarına ve yurdundan kovulan Rumlara açılıyor. Başak Baysallı ile adım adım çözülen bir sırrın, unutuşun ve hatırlayışın öykülerini konuştuk. tamamı için
S.Ceyda Demircioğlu Cumhuriyet Kitap EkiFakir Baykurt, Sevgi Soysal, Ahmet Hamdi Tanpınar adına düzenlenen öykü yarışmalarında aldığı ödüllerle ve bugüne dek dergilerde yayımlanan öyküleriyle ismini duyuran Başak Baysallı şimdilerde “Fresko Apartmanı” adlı öykü kitabıyla okurun karşısında. Eylül 2020’de Everest Yayınları tarafından yayımlanan kitabın geçtiğimiz günlerde 2. baskısı yapıldı. “Fresko Apartmanı” dergilerde yayımlanmış ya da ödül almış öykülerin bir araya getirildiği bir kitap değil. Bu, yazarın daha önce herhangi bir yerde yayımlanmamış öykülerinden oluşan ayrı bir kitap. Biz de Başak Baysallı ile bir araya gelerek kitabın yazılış sürecinden öykülerdeki imgelere kadar pek çok şeyi konuştuk. tamamı için
Zeynep Duru Aygüven Parşomen FanzinFresko Apartmanı'nda artık unutulan tarihe, Tarlakuşu Mahallesi'nde ise unutturulmak istenen birlikte yaşama kültürüne ışık tutan Başak Baysallı ile yaşadıkları mahalleye, sokağa, apartmana, anılara, acılara, mutluluklara, sırlara, birbirlerine, geleceklerine sahip çıkmaya çalışan; çok şey görmüş geçirmiş, yaşamış, ancak gerektiği kadar konuşan, sevgiyi, dostluğu, hoşgörüyü, karşısındakini anlamayı, unutmamayı benimsemiş insanların öyküleri üzerine konuştuk. tamamı için
Kadir İncesu Birgün GazetesiÖykülerin çok çeşitli mecralarda yayımlandı ve çok sayıda ödüle sahipsin. Öykülerinin dergilerde yayınlanmaya başladığı günlerden Fresko Apartmanı’na dek geçen süreci bize nasıl anlatırsın? tamamı için
Ayla Burçin Kahraman İshak EdebiyatÖdüllü öykücü Başak Baysallı’nın ‘Fresko Apartmanı’ adlı kitabı, Kuzguncuk’ta hayali bir apartmanda birbirlerinin hayatlarına sığınanların öyküleri... Baysallı, “Şehirdeki izleri takip ederek öğrendiklerim bu kitaptaki hikâyelerin oluşmasını sağladı. Gerçek, kurguya elbette yansıdı ama öykülerde anlattıklarımı ne yaşadım ne de birinden dinledim” diyor. tamamı için
Fırat Aydın Hürriyet Kitap SanatSanat Kritik Söyleşileri: Başak Baysallı ile Fresko Apartmanı
Medyascope Zeytin Dalı: Müge İplikçi - Başak Baysallı Söyleşisi
Caner Almaz - Yazı Hariç podcast 4. bölüm - Konuk yazar Başak Baysallı.
Sarkaç, Fresko Apartmanı’nın her birini ayrı ayrı sevdiğim karakterlerinin hikâyesini okuduğumuz, gördüğümüz, hissettiğimiz, yaşadığımız devam romanı. Devam dediğime bakmayın: Sonrasını değil de öncesini anlatan bir kitap. Bizleri 2000’lerden alıp 1940’lı yılların Beyoğlu, Galata, Adalar, Kuzguncuk’una götüren uzun metraj film gibi. Bu bir benzetme değil, ciddi manada bir filmin içerisindeymiş gibi hissedebileceğinizi düşünüyorum. Başak Baysallı metnini öyle detaylar ve gerçeklerle süslemiş ki, elinizde bir kamera varmışçasına insanlar, sahneler ve mekanlar arasında dolanıyorsunuz. tamamı için
Caner Almaz Ne OkuyorumFresko Apartmanı, çocuklar için yazılmış olan Tarlakuşu Mahallesi’ni dışarıda bırakırsak Başak Baysallı’nın (1981) ilk öykü kitabı. Bununla birlikte yapıt, ilk kitap olmanın acemiliğini taşımıyor. Dokuz karaktere karşılık gelir gibi kitap, aynı sayıda öykü barındırıyor. Yapıta adını veren apartman, Kirkor tarafından satın alındıktan sonra odalarını bir bir tutunamayanlara açıyor. Yaşlılık günlerini geçiren Rüya, kanserle pençeleşen Ani, Suriyeli göçmen Nadia, bohem ressam Bora, muhalif gazeteci Ali Turhan ve aşçı İsmail Kirkor’un çağrısıyla Fresko’da toplanıyorlar. tamamı için
Oktay Yivli Edebiyat HaberBaşak Baysallı’yı başarılı kılan ne diye düşündüm. Öyle sanıyorum ki çağdaş edebiyatımızı, romanıyla, öyküsüyle, şiiriyle okumuş, özümsemiş olması. Birçok yeni yazarda, acı ama, pek rastlamadığımız bir tutum. (Tahsin Yücel’e “Orhan Kemal’i okumak zorunda değilim!” diyen genç yazarı anımsıyorum.)
Selim İleri Milliyet SanatBağlantılı öykülerinde Kirkor, Rüya, Ani, Eleni, Ali, İsmail...anlatılıyor. Hani herkes şikâyet eder ya "Geçmişimizle yüzleşemiyoruz" diye. İşte öyle bir kitap bu, ortak acılar, aşklar. tamamı için
Tuğrul Eryılmaz T24Baysallı, hem öykü karakterlerinin hem atmosferin hem mekânın hem zamanın doğru bir şekilde bir araya getirildiği 'Fresko Apartmanı'nda anlatılamayacak acıları, unutulmak istenen kötülükleri, dile getirmekten korkulan zulümleri zarif bir şekilde hatırlatmayı seçmiş. tamamı için
Doğuş Sarpkaya Gazete DuvarBu apartman her anlamda bir sentez. Müslüman, Yahudi, Türk, Rum, İstanbullu, Karadenizli ve hatta Şamlı... Terzi, dansçı, ressam, gazeteci... Herkes bir arada ve apartmanın merdivenleri onları birbirine bağlıyor sanki. Kimse kimsenin ne olduğuyla ilgilenmiyor, birbirini yargılamıyor, yaftalamıyor. Bu anlamda ütopik bir apartman denebilir Fresko için. Kirkor'un terasında ya da başka bir isimle "Matilda'nın bahçesi"nde onlarca çeşit çiçeğin içinde oturdular mı aynı boğaza bakarlar nihayetinde. Bakan kişiler farklı olsa da baktıkları yer, onları birbirine kenetleyen İstanbul Boğazı'nın büyülü manzarasıdır. tamamı için
Nagihan Kahraman Parşömen FanzinFresko Apartmanı Başak Baysallı’nın ilk kitabı. Eylül 2020’de Everest Yayınlarından çıkan ve birbirini bütünleyen dokuz öyküden oluşan kitap, Kuzguncuk’ta bir apartmana sığınan, orada birbirlerine tutunarak yaşamaya çalışan karakterlerin hikâyelerini anlatıyor. Çok rahat bir anlatımı var. Yüreğin dayandığınca akıyor kurgu, belki de gerçek. Ortalama yüz yıllık bir zaman diliminden kesitler var öykülerde. İçim ürperdi okurken, kimi acıları yeniden yeniden okumak acıya alıştırmadı yüreğimi, alıştırmasın da. tamamı için
Münire Çalışkan Tuğ Edebiyat BuradaElimden gelse her daire kapısına iliştirmek isteyeceğim bir kitap ‘Fresko Apartmanı’... Kimsenin karşı dairesinde oturanı bile tanımadığı, insanların birbirine selam vermekten kaçındığı bugünlerde apartman komşuluklarının sıcaklığına duyduğumuz özlemi anımsatıyor bizlere bu eser. Her şeye rağmen kutuplaşmadan, birbirimizi dışlamadan aynı masada buluşabildiğimiz hem bir o kadar yakın hem de bir o kadar uzak o güzel günleri... tamamı için
Buket Ülger Birgün KitapKitaba genel hatlarıyla bakarsak yeniden, Başak Baysallı, bugünlerde pek göremeyeceğimiz fakat geçmişte yaşayıp içinden çıktığımız bir mahallenin fotoğrafını çekmiş, önümüze koymuş. Bizi bize anlatmış. Ayrı ayrı anlattığı karakterlerin bütününden Tarlakuşu Mahallesi’ni yaratmış. İnsani değerlerin, sıcak komşuluk ilişkilerinin hâlâ bitmeyebileceğini demek istedi belki de. Fakat bu saatten ve bu düzenden sonra o sıcaklıklar zor artık. Yine de yaşama tutunmak zorunda olanların hikâyeleri içimizi ısıtıyor. Unuttuklarımızı hatırlatıyor. tamamı için
Mehmet Özçataloğlu Edebiyat HaberBaşak’ın öykülerindeki tiyatroyu, o tutkuyu görmemek elde mi? Öyle ya “Kostüm terzisi ol(an)” (14), çocukluğunda Asım gibi 6-7 Eylül’ün dehşetini yaşamış, yetmişini aşmış bir kadın, tiyatro tutkusu nedeniyle kuliste “eski bir kanepenin üzerinde uyuy(an)” (23) savaş kaçkını genç kadın nasıl görmezden gelinsin? Üstelik roman-oyun karakteri “Fosforlu Cevriye” rolünde hikâyelerde gezinedururken bu “yabancı”?
M. Sadık Aslankara Cumhuriyet Kitap EkiGülmecenin yanı sıra çocuk ve gençlik yazınına da büyük emek veren Muzaffer İzgü’nün adını taşıyan, ilki İzgü’nün sağlığında düzenlenen gülmece yarışması, 2019’da “çocuk öyküsü” dalında yapılmıştı. Başak Baysallı, işte o yarışmada birinciliği aldı Tarlakuşu Mahallesi’yle. tamamı için
Y. Bekir Yurdakul Cumhuriyet Kitap EkiMikro mekân Fresko Apartmanı, kurgunun makro yaşam alanı ise İstanbul; rengi, yemeği, rakı sofrası ve yok olan insanlarıyla... Bu yitimi Kirkor’un anılarını okudukça çok daha iyi anlıyoruz. Onun soluduğu ve deneyimlediği yer, artık ölen bir şehir ve sadece bellekte izleri kalmış. Matilda da bu kahramanlardan biri ve onun ölüm bahçesi şimdinin anılarını anlatma yeri. Ölenler öldü, ama Fresko yaşamaya devam ediyor. tamamı için
Didem Görkay Oggitoİzmir Büyükşehir Belediyesinin bu yıl düzenlediği Smyrna Edebiyat Yarışması’nda da Taş Plak adlı öyküsüyle birinciliği kazanan Baysallı, Tarlakuşu Mahallesi’nde; gün geçtikçe daha çok kirlenen, daha güvensiz hale gelen kentlerimizde inatla, umutla hayata tutunan insanımızın öyküsüyle çıkıyor okur karşısına. Hem kurgusu hem de yerli yerinde gülmecesiyle sekiz öyküsünü okumakta, çocuklarımıza ulaştırmakta gecikmeyelim Başak Baysallı’nın.
Y. Bekir Yurdakul İz GazeteBaşak Baysallı’nın yetişkinler için ilk öykü kitabı; adını, yaş duvar sıvası üzerine yapılan resim anlamına gelen İtalyanca Fresko sözcüğünden alıyor. Apartmanın her katı bir kişiyi temsil ediyor. Burası işsize, evsize, hastaya, çaresize kucak açan bir dost, bir abi, bir baba olan Kirkor’un bin bir güçlükle alıp kapılarını açtığı bir apartman. Rüya, Eleni, Nadia, Ani, Ali Turhan, İsmail, Bora ve Defne’nin yaşadığı bu apartman birçok olaya tanıklık ediyor. Biz de yazarın akıcı ve canlı kaleminden her birinin hikayesine giriyoruz. tamamı için
Neşe Aksakal Prolog DergiHayatımız Kitap-3: Sibel Oral - Figen Şakacı Söyleşisi
iletisim@basakbaysalli.com